Kayıtlar

Timur İle İbn Haldun'un Görüşmesi

Resim
(alıntıdır)             Timur'la ilk karşılaşması huzura alındığı çadırda gerçekleşmişti; hükümdar, ''dirseği üzerinde yan gelip oturmuş, bir biri ardı sıra önüne konulan yemekleri dışarıya, çadırın önünde halkalar halinde oturan Moğollara gönderiyordu.''Timur, öpmesi için ona elini uzattı. Saygıda hiç kusur etmeyen tarihçi, ''Allah size selamet versin 30-40 yıldan beri bu karşılaşmanın özlemini çekiyordum.'' diye söze başladı. ''Siz cümle alemin sultanı cihanın hakimisiniz. Sanmam ki Adem'den bugüne dünyaya sizin gibi bir hükümdar gelmiş olsun.'' İbn Haldun 1358'de Fez'in Karaviyin Camii'inde bir ilahiyatçı hocanın Timur'un nasıl başa geçeceği konusunda kehanette bulunduğunu anlattı. Hoca, yıldız kümelerinin fevkalade bir olaya işaret ettiğini bildirmişti:'' Öyle görünüyor ki, çöl kavimlerinden kuzeydoğuda, çadırlarda barınan bir kesimden, çok kudretli biri çıkacak; geniş diyarlar üzerinde hakimiy

Bibi Hanım Camii'nin Kanlı Hikayesi

Resim
(alıntıdır)        Her ne kadar hem tarihi kayıtlar hem camideki kitabeler, bunun Timur tarafından yaptırıldığını söylüyorsa da Semerkand' da yaygın olan söylentiye göre bu doğru değildir. Bu inanışa göre camiyi, Timur'un eşi, Çin prensesi Bibi Hanım'ın kendisi, onun Hindistan'dan muzaffer dönüşünün şerefine yaptırmıştı. Caminin tamamlanmasının kocasının dönüşüne yetişmeyeceğini öğrenen Bibi Hanım, mimara giderek elini çabuk tutmasını söylemiş, Çalışma hızını iki katına çıkarması için nafile ısrar etmişti. Çok güzel olduğu söylenen bu prensesi tutkuyla arzulayan mimar, kendisine bir öpücük vermediği sürece işe devam etmeyi reddetmişti. Başka bir adamla öpüştüğü takdirde başına geleceklerden korkan prenses, ''ama bütün kadınlar aynıdır'' diyerek cevap vermişti. ''Haremden istediğin kızı al'' .        Ona bir kase dolusu renkli yumurta getirmiş. ''Hangisini istiyorsan kır içlerinin aynı olduğunu göreceksin'' demi

Atalarımızın Oynadığı Cirit Oyunu

Resim
  Dehri, cirit hakkındaki incelemesinde, cirit atlarının bakım ve besleme usulünü aşağıdaki şekilde tespit etmiştir:    İlk yaz ayları gelir gelmez, her binici atının ''çiğini aldırmak'', tırnaklarını alıştırmak için, atını biraz uzak pınardan sulamaya götürür. Beş-on gün sonradan boş tarlalarda, meydanlarda koşuya alıştırır, ''boş böğürlerini yırttırmak için koşturur. Bir çok oyunlar öğretmek için çalışır. Cirit ilk yaz ve güzün yapılır. Son güz gelip kış bastırınca avlaklara koşarlar, atlarını hem aralık ve hem de ''kürtün'' (kar yığını) atlamaya alıştırırlar. Avlar pişirilir ve yenilirken eğlenilen yerlerde atlara yeleden sağrıya doğru uzun tüylü yünlü dokumaları örterler. Başına da boş bir torba asarak kar üstüne bırakırlar.               Bu sürekli çalışma ve yorulma atlar için mükemmel bir idmandır. Cirit için istenen don, nişane ve özellikteki at ciritte beklenilmeyen bin yönden değnek yer yahut yarışta ön verirse artık binicini

PİR MUHAMMED'İN HİKAYESİ

Resim
        (alıntıdır)        Timur'un askerleri arasında öfkeli aslanları andıran iki denktaş yiğit vardı. Siret ve suretleri birbirine benzeyen, metanet ve cesarette aralarında pek bir fark bulunmayan bu iki yiğit, er meydanındaki müsabakalarda emsalsiz kahramanlık örnekleri sergilerlerdi ve bir terazinin iki kefesi, birbiriyle yenişemeyen iki at gibiydiler. Bir gün bu yiğitlerden biri, aslan gibi güçlü, çam yarması bir Gürcü'yle karşılaştı; onu öldürüp başını kesti ve Timur'a getirdi. Timur onu övdü ve mertebesini akranlarından daha yüksek tuttu. Bu durum onun diğer denktaşının ağrına gitti ve sanki damarlarından birinin kesilmiş olduğu zannına kapıldı. Öyle bir şey yapmalıydı ki, akranından daha üstün bir mevkiye çıkmalı, onu bastırmalıydı. Bu delikanlının adı Pir Muhammed, lakabı Kamber'di. Kalenin önündeki köprüyü gözlemekten daha iyi bir şey bulamadı. Yaratan'a sığınıp,gerekli silah ve aletleri yüklenerek köprünün bulunduğu mevkie geldi ve bir yere saklanıp

YILAN HİKAYESİ

Resim
(alıntıdır)     Bu iki kardeş ve yılan hikayesini Mesudi'nin Muruc ez-Zeheb adlı eserinde detaylı olarak buluyoruz. Onun anlattığına göre bir defasında Halife Abdülmelik minberden halka şöyle seslendi:    '' Ey Kureyşliler! Bizler ve sizler cahiliye döneminde yolculuğa çıkan 2 kardeşe benzeriz. Bu iki kardeş, bir kayanın altındaki ağacın gölgesinde konaklamışlar. Tam kalkıp gideceklerken kayanın altından ağzında altın bulunan bir yılan çıkıp altını önlerine atmış. ''Bu, mutlaka bir hazineden  geliyor !'' demişler. Üç gün orada beklemişler. Yılan her gün çıkıp onlara bir altın getiriyormuş.         Kardeşlerden biri diğerine, ''Ne zamana kadar bu yılanı bekleyeceğiz?Onu öldürüp, burayı kazalım ve bütün hazineleri alalım, ne dersin?'' demiş. Kardeşi buna karşı çıkmış, ''Belki de onu yok edecek, hazineyi de bulamayacaksın!'' demiş. Ama kardeşi itiraz etmiş ve eline bir balta alarak yılanın çıkmasını beklemiş.     

TİMUR'UN ŞERİF MUHAMMED'E YAPTIKLARI

Resim
(alıntıdır)     Sebzevar'da şuttarlardan Seyyid Muhammed Serbedal adlı şerif bir kimse vardı. Bu adamın çevresindekilerin tamamı eşkiya takımındandı ve kendine Serbedal diyorlardı. Bu Seyyid Muhammed, övülecek faziletlere sahip meşhur biriydi. Timur ben buraya onu görmek için gelmişim; onu mutlaka görmeliyim. Çünkü sahip olduğu ilme ihtiyacım var dedi. Bunun üzerine onu çağırdılar. Seyyid Muhammed huzuruna girince Timur ayağa kalkıp güler yüzle karşılayarak onunla kucaklaştı;izzet ikramda bulunup yanına oturttu. Sohbet sırasında Timur şu mealde sözler söyledi:     '' Seyyid cenapları! Bana Horosan'ı nasıl kurtaracağımı, nasıl ele geçirip, uzak ve yakın bölgelerini nasıl kontrol altında tutacağımı söyler misin? Bu işin üstesinden nasıl gelebilir bu sarp yokuşu nasıl aşabilirim?     Seyyid şu cevabı verdi:     '' Emir cenapları! Ben meteliksiz ve önemsiz bir adamım. Hz.Peygamber'in ailesi nerde, benim gibi fuzuli biri nerde? Her ne kadar bana şer

BAYTARNAME

Resim
(alıntıdır)    Atın tımarın kendin yap da ar sanma,    Yemini çifte ver eksiğin kar sanma,     Kendi elinle atın illere salma,    Ağır devlet, her kuvvet eşkin bir atla gerek.                                                                          Dadaloğlu      Mehmet Kadızade'nin baytarnamesinde at bakımı hakkında şu açıklamalar vardır:  Yerini gayet kuru ve temiz tutmak Altına kuru at gübresi dökmek İşeyeceği yerin altına kap tutmak Uzun günlerde arpasını güneş varken vermek Atı temiz ve tavlı etmek için, gece yarısı su vermek, kaba kuşlukta su vermek,bir de ikindi zamanı su vermek, Atın yelesini, kuyruğunu apış arasını sıcakça su ile yıkamak Günde iki defa iyi tımar etmek Ayaklarının açılması için bazen 3 gün atı yatırmayıp gezdirmek Yürümeyen ata beş gecede bir kepek arpa vermek Ata binerken üzengiye kuvvetli basmamak Sipahi şöyle olmalıdır: Üzenginin altına bir akçe koysa iki konak yer gitse akçeyi düşürmemelidir.    Ali Rıza A